20 Ağustos 2011 Cumartesi

Baba ve Piç


Kitabın Kapak Resmi



















Kitap Bilgileri
Sayfa Sayısı:376
Yayınevi:Metis Yayınları
Yazarın Adı:Elif Şafak
Fiyatı:18 TL

Kitabın Yayın Süreci
 Baba ve Piç, Elif Şafak'ın 2006 yılının Mart ayında Metis Yayınları tarafından ilk basımı gerçekleşmiş romanıdır. İstanbul-Amerika arasında, biri Türk diğeri Ermeni asıllı iki aile üzerinden Türk-Ermeni ilişkilerini 90 yıllık bir zaman dilimi içerisinde inceleyen bir romandır. Eserde Türk-Ermeni ilişkilerine her iki cepheden bakılmış, Amerika'daki Ermeni diasporası ile Türkiyede'ki Türklerin birbirlerine bakış açıları Kazan ve Çakmaçıyan aileleri arasındaki tesadüfi ilişkilerle anlatılmıştır. Ayrıca eserde Türk-Ermeni sosyal yaşamı irdelenmiş, Türk ve Ermeni toplumları arasında varolan ortak his ve düşüncelerden de bahsedilmiştir.

Kitabın Konusu,Özeti 

Meşhur bir yazar ve şair olan Ohannes İstanbuliyan ermeni çocukları için “Kayıp Güvercin Yavrusu Ve Asude Bir Bahar Ülkesi” isimli kitabını bitirmek üzereyken, 24 Nisan 1915’te 234 ermeni aydınından biri olarak Çankırı’ya sürgüne gönderilir ve orada ölür. Eşi ve çocukları Sivas’a ailesinin yanına gider, oradan da tehcire uğrarlar. Meşakkatli yolculuk sırasında bebek ve yaşlılar ölür. Ohannes’in oğulları Amerikalı misyonerlerin yardımıyla ABD’ye gönderilir. Sadece küçük kız Şuşan kaybolmuştur. O da İstanbul’da bir yetimhaneye verilir. Şuşan’ın dayısının yanında çıraklık yapan Rıza Selim Kazancı, her şeyini borçlu olduğu ustasına duyduğu minnet hissi dolayısıyla Şuşan’ı yetimhaneden çıkararak onunla evlenir. Ve ondan olan oğluna ustasının ismi olan Leon ismini vermek ister ancak, gelenekler bir Müslüman’a  Leon ismi verilmesine engel olur. O da, Leon’a en yakın isim olan levent ismini verir. Levent bir yaşına geldiğinde, Şuşan’ın ağabeyi  ABD’den gelerek, arzu ederse ABD’ye gelmesini teklif eder. Müslüman olan, kocası ile birbirini çok seven  Şuşan, çocuğunu ve eşini terk ederek ABD’ye gider. Orada mutlu bir evlilik yaparak mutlu yuvalar kuran çocuklar yetiştirir.
Levent ise dışarıya karşı çok iyi saygın bir işadamı olmasına rağmen çocuklarına zulmeden bir baba olur. Çocuklarının tamamı anormal kişiliklere sahip kimseler olup, en normali falcılık yapan, iki cini olan ve ermeni tehcirine ilişkin anlatılanların doğruluğunu cinlerine  teyit ettiren bir kadın olur. Kazancı ailesi erkeklerinin hepsi 40 yaşlarına gelmeden vefat etmektedir. Bundan dolayı Levent Kazancı’nın oğlu Mustafa çok kıymetlidir. Ancak bunalımda olan Mustafa kız kardeşi Zeliha’ya tecavüz eder ve Zeliha’nın ağabeyinden Asya adında bir piçi olur.
Mustafa, eğitim için ABD’ye gider ve orada tesadüfen Şuşan’ın oğlu Barsam’dan boşanan sıradan bir Amerikalı bayan olan Rose ile evlenir. Mustafa, ailesi ve Türkiye ile irtibatını kesmiştir. Rose ile Barsam’ın çocukları Armanuş’a iyi bir üvey baba olur. Armanuş geleneklerine bağlı, okumayı çok seven, kaliteli bir genç kızdır. Diyaspora’daki diğer Ermeni gençleri gibi “Ermeni soykırımı” konusunda bilgili ve bunun ateşli savunucusudur. Babaannesi’nin yaşadığı evi görmek ve nefret ettiği Türkleri tanımak için, Türkiye’ye üvey babasının evine misafir olarak gelir. Evde normal kimse yoktur. Soykırım hikayesini anlatır. Bu konuyu bilen ve onun iddialarına cevap verecek kimse yoktur(evin sakinlerinden biri lise tarih öğretmeni olduğu halde). Daha sonra, gençliğin bulaşabileceği her türlü pisliğe bulaşmış, aykırı bir kişiliği olan yaşıtı Asya (Piç) ile, entellerin takıldığı bir kafeye gider ve Asya’nın arkadaşlarıyla tanışır. Orada da soykırım iddialarını tekrarlar. Bu aydınlar içerisinden de onun soykırım iddialarına doğru dürüst cevap verecek kimse çıkmaz.
Rose, Armanuş’un kendisinden habersiz olarak Türkiye’ye, Mustafa’nın ailesinin yanına gittiğini öğrenince, onu almak üzere Mustafa’yı ikna ederek birlikte ailesinin yanına giderler ve İstanbul’a geldikten 3 gün sonra Mustafa intihar eder.


Arka Kapak Yazısı
Kocanızın izni lazım elbette," diye devam etti sekreter, artık cıvıltılı olmayan sesiyle. "Tabii eğer evliyseniz...?"
Odadakilerin meraklı bakışları üzerinde ağırlaştı. Ne var ki Zeliha'nın yüzünde ne sıkıntıdan eser vardı ne mahcubiyetten. Bu toplumsal işkenceden keyif alıyor değildi elbette ama içinden bir ses başkalarının fikirlerini ve yargılarını umursamamayı öğütlemişti ona. Ne de olsa fark etmeyecekti sonuç olarak. Son zamanlarda bazı kelimeleri kişisel sözlüğünden çıkarmaya karar vermişti, "utanç" pekâlâ bunlardan biri olabilirdi. Bu kürtaja onay verecek bir koca yoktu ortada. Bu çocuğun bir babası yoktu.


0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More